brings everyone together: ohababa!


Ertuğrul Kumcuoğlu, "Müsteşar", Kronik Kitap, 2019

18 Jan 2025, 19:04
news media

O yıllarda(*), yetişkin oyunlarının başında "uzun eşek" gelirdi. Uzun eşek için, internet ortamında arandığında, yeterli bilgi bulunabiliyor. Bu oyunun bir de bizim coğrafyaya (Aydın, Sultanhisar) özgü "topan eşek" diye bilinen bir şekli vardı. Topan eşek için takımların 5-7 kişilik olması gerekliydi. Bu oyunda bir takımın oyuncuları ayakta, başlarını kırarak ve kollarını başlarının üstünden bir diğerinkine kenetleyerek etten ve kemikten bir kubbe oluştururlardı. Aynı takımın uzunca boylu son oyuncusu eline bir ucunu takım arkadaşlarından birinin tuttuğu 2-2.5 metre uzunluğunda bir ip alırdı. İkinci takımın oyuncularına düşen iş, uzaktan koşarak gelmek ve sıçrayarak bu kubbenin üstüne oturmaktı. İkinci takımdaki oyuncuların bu yöndeki çabaları sürerken, birinci takımın ebesi elindeki ipi bırakmadan öbür eliyle veya ayağıyla karşı takımın oyuncularına dokunmaya çalışırdı. Eğer ebe karşı takımın oyuncularından birisine sıçradıktan sonra yani havada iken dokunmuşsa oyun devam ederdi. Ama eğer onlardan birine ayağı yere basarken dokunmayı başarırsa veya oyunculardan biri doğru oturamayıp kayar, ayağı veya bedeni yere dokunursa takımı yanar, eşek olma sırası onlara geçerdi..

Söz hazır oyundan açılmışken, sanırım yine bizim coğrafyaya özgü, "tingil mingil tos" oyunundan bahsetmemek olur mu hiç? Ama, bunun için önce "irim"den söz etmem lazım. "İrim", bizim yerel ağızda "çıkmaz dar sokak" anlamına gelir. Mahallemizde Kocayol'un biraz altında 50-60 metre uzunluğunda, 5-6 metre genişliğinde bir irim vardı. Hatta bizim evimizle aynı bahçe içinde olan Hafize halamın ve yetişkin çocuklarının oturduğu evler bu sokağa açılırdı. Bilhassa bahar geldiğinde bu sokağın önemi oyun yeri olarak birden artardı. O zamanlar bahçelerde, kuytu duvar diplerinde bol sümüklü böcek (salyangoz) olurdu. Bu hayvancıklar kabuklarını terk ettiklerinde veya öldüklerinde ortalık boş salyangoz kabuğuyla dolardı. Biz de bunların mümkün olduğunca irilerini arar bulurduk. Sonra bir parça toprağı ıslatarak harç haline getirir ve bu harcın yardımıyla boş salyangoz kabuklarını irimin iki yanındaki çıplak taş ve kerpiç duvarların yüzeyindeki boşluklara, boyumuzu aşacak yükseklikte yapıştırırdık. Sonra bu kabukların içine eski bez parçalarından birer fitil koyar, kabukları zeytin yağıyla doldururduk. Karanlık bastırıp irimin iki yanına sıralanmış 30-40 kadar ilkel kandili yaktığımızda, o köhne ve mütevazı sokak bir şenlik yerine, bir rüya alemine dönüşürdü..

İrimde esas itibariyle, ikisi de geceleyin olmak üzere iki farklı oyun oynanırdı. Bunlardan birincisi "aşık" oyunuydu. Bunun için her biri 5-6 çocuktan kurulu iki ayrı takım sokağın iki başında kümelenirdi. Takımlardan birisi hücum diğeri savunma konumunda olurdu. Oyunun kuralı irice bir aşık kemiğini, karşı takım oyuncularını zorlayarak veya şaşırtarak aşmak suretiyle, karşıdaki hedefe ulaştırmaktı. İki takım yolun tam ortasında kapıştıklarında, ortaya Amerikan futboluna benzeyen bir manzara çıkardı. Onun için bu oyuna mümkün olduğunca eski ve yıpranmış elbiselerle gitmek şarttı. Zira sökülme ve yırtılma bakımından zayiat bayağı yüksek olurdu..

İrimde oynanan ikinci oyun adının nereden kaynaklandığını, ne anlama geldiğini bir türlü çıkaramadığımız, "tingil mingil tos" denilen ve genelde geceleri oynanan bir tür toplu saklambaç oyunuydu. Bu oyunda her biri 5-6 kişiden iki ayrı takım olurdu. Oyunda takımlardan birisi saklanan diğeri de "yumulan" yani arayan takım olurdu. Takımlardan birincisi topluca sokak aralarına, ağaç kümelerinin arkasına, zerzevat bahçelerine saklanır ve ara sıra yer değiştirirdi. Arayan takıma yerlerini belli etmek için de, arada bir "tingil mingil tooos" diye bağırırlardı. Diğer takım bu sesleri nirengi alarak (ilişkilendirmek) diğer takımın yerini belirlemeye ve onları bulmaya çalışırdı. Bu oyunun mahalle çapında oynananına "küçük tingil mingil tos", çok daha geniş alanda, yani kasaba çapında oynananına da "büyük tingil mingil tos" denirdi. Çok nadir oynanan büyük oyunda, saklanan takımın bulunması hemen hemen mümkün olmazdı. Zira saklanan takımın üyeleri bir süre kasabanın çeşitli köşelerini dolanıp, müteaddit defa "tingil mingil tooos" diye bağırdıktan sonra, evlerine dağılır ve yatarlardı. Diğer takım da bir süre o mahalle senin bu sokak benim dolandıktan sonra, durumu fark eder, bir süre sonra onlar da dağılırlardı. Bazı deneyimli ve aklıevvel çocukların liderlik ettiği takımlar ise, arayan taraf olduklarında kovalama zahmetine hiç girmez, gidip evlerine yatar, böylece kasaba içinde oradan oraya koşuşturarak "tingil mingil tooos" diye avaz avaz bağırıp duran karşı takımdaki acemileri tiye alırlardı.

Yazar : Ertuğrul Kumcuoğlu, "Müsteşar", Kronik Kitap, 2019

rococo
Follow
15 
like to news 
dislike to news